
Yeni İstanbul Halk Otobüsleri A.Ş. Başkan Yardımcısı Selahattin Yıldırım, Mayıs ayında sektörün yaşadığı sıkıntıları ve özel halk otobüsçülerinin içinde bulunduğu çıkmazı değerlendirdi. Yıldırım, artan maliyetler, ödeme dengesizlikleri, İETT muayeneleri ve ücretsiz taşımalar nedeniyle esnafın büyük bir yük altında olduğunu vurguladı. Aynı zamanda, İstanbul halkının mağdur olmaması için gösterdikleri çabayı hatırlatarak, sürecin daha fazla zarar vermemesi adına umut verici bir diyalog ortamına ihtiyaç olduğunu belirtti. Gerçeklerin kamuoyuna açık şekilde ifade edilmesinin, çözüme giden yolda ilk adım olduğunu söyledi.
Zorlu bir mayıs ayını geride bıraktık. Sektör özelinde birçok tartışma, sorun ve gelişme yaşandı. Sayın Selahattin Yıldırım, siz bu sürecin tam merkezindeydiniz. Mayıs ayı sizin için nasıl geçti?
Gerçekten çok zorlu bir ay oldu. Aslında bu sektör uzun süredir birçok sıkıntıyla boğuşuyor ve maalesef yaşamaya da devam ediyoruz. Keşke bu zorlukları hiç yaşamamış olsaydık. Yönetim olarak da esnaf olarak da istemediğimiz, tasvip etmediğimiz noktaya geldik. Ama unutulmamalı ki bu camia, her zaman devletinin ve belediyesinin yanında olmuştur.Esnafın tek bir talebi var: Hak edişini zamanında ve tam almak. Bugün bir otobüsün sabah sefere çıkabilmesi için minimum 10 bin TL gideri oluyor — şoför maaşı, yakıt ve muhasebe gideri gibi kalemlerle. Bu maliyet bile karşılanamıyor artık. Böyle bir durumda otobüs nasıl çalışabilir?
Dolayısıyla sektör istemediği halde bir eylem kararı aldı, değil mi?
Evet. Eylem hiçbir zaman tercih ettiğimiz bir yöntem değil. Ama sistem bizi buraya itti. Yine de bu süreçte esnafımız bize sahip çıktı, yanımızda durdu. Kendilerine buradan bir kez daha teşekkür ediyorum. Ancak bu sadece ödeme krizi değil. Sahadaki sıkıntılar da artık tahammül edilemez boyutta. İETT muayeneleri, aşırı sıkı denetimler, araç başı yüksek masraflar, sahadaki baskılar… Eskiden de muayenelere girerdik ama bu kadar masraf çıkarılmazdı. Araçlar TÜVTÜRK’ten geçiyor ama İETT muayenesinden geçemiyor. Böyle bir çelişki olabilir mi?
TÜVTÜRK muayenesinden geçen sıfır kilometre bir araç İETT’de sorun yaşıyor mu gerçekten?
Evet, maalesef. 2025 model, 10,5 milyonluk sıfır bir araç TÜVTÜRK’ten direkt geçiyor ama İETT’de ya kalıyor ya da terminli geçiyor. Bu kabul edilemez. Böyle bir aracı alan esnafa, bence teşekkür edilmesi gerekirken aksine mağdur ediliyor. Bu araçlar zaten kamu hizmeti veriyor, İstanbul halkına konforlu ulaşım sunuyor. Böyle bir sistemi motive etmek gerekir, kösteklemek değil.
Ulaşım bir kaldırım, bir asfalt işi değildir. Onları yarım bırakabilirsiniz. Ama ulaşımı kesemezsiniz. Bu halkın şah damarını kesmekle eşdeğerdir. Ulaşım birinci öncelik olmalıdır. Ben 35 yıldır bu işin içindeyim. Şoförlükten biletçiliğe, şimdi de yöneticiliğe kadar dört kuşaktır bu mesleği sürdürüyoruz. Böyle bir kriz yaşamadık.
Peki ÖTİS sistemine dair neler söylemek istersiniz?
ÖTÜS sisteminin mantığı doğru ama uygulamada eksikler var. İBB bize hep "havuzda bu kadar para var ama biz bu kadar ödeme yapıyoruz" diyor. Peki bu fark neden oluyor? Çünkü ücretsiz kart dağıtımı kontrolsüz. Bugün ticari taksi, minibüs, servis aracı şoförlerinin hepsine aynı kart verilmiş. Hepsi bizim araçlara ücretsiz biniyor. Bu durum defalarca iletildi ama kart rengi dahi değiştirilemedi. Yani bu sistem delikli kevgir gibi. Üstüne para koysanız bile dolmaz.
İstanbul'da yaklaşık 260 bin ticari araç şoförü var. Taksici, minibüsçü, servisçi… Hepsinin kartı aynı, hepsi ücretsiz. Bunlar bizim sistemimizden geçiyor. Herkesin ücretsiz olduğu bir sistemin sürdürülebilirliği yoktur.
Peki araç alımlarında yaşanan sıkıntılardan bahseder misiniz?
Bugün bir otobüs en az 10,5 milyon TL. KDV’si, faizi derken krediyle alınırsa maliyet 20 milyona çıkıyor. Aylık ödemesi 300 bin TL’ye denk geliyor. Oysa biz zaten toplamda 300 bin TL gelir elde ediyoruz. Bu işin sürdürülebilirliği kalmadı. Engelli birey araç alırken ÖTV ve KDV muafiyetinden yararlanabiliyor. Bizim araçlarımız da engelli erişimine uygun. Neden bu sistem toplu taşımaya da uygulanmasın?
Peki bundan sonrası için olumlu bir hava var mı?
Evet, en azından bir umut doğdu. Biz hiçbir zaman eylem yapmak istemedik. Sonuçta bizim de çocuklarımız, ailemiz bu şehirde yaşıyor. Ama yakıt alamayınca zaten araç çalışamaz. Eğer biz o gün araçları sefere çıkarsaydık, belki de 200-300 araç yakıtsızlıktan yolda kalacak, İstanbul trafiği felç olacaktı. Amacımız kimseyi mağdur etmek değildi, sistemin sürdürülebilirliğine dikkat çekmekti.
Yorum Yazın