Son günlerde sosyal medyada yer alan bir görüntü, kamuoyunda haklı bir rahatsızlık oluşturdu. Şirketimiz ortaklarına ait bir araçta görevli şoför personelin, tarafımızdan da kesinlikle tasvip edilmeyen uygunsuz davranışı doğal olarak hem kamuoyunda hem kurumlarda tepkiyle karşılandı.
Bu olayın ardından, İETT Genel Müdürlüğü’nün yaptığı açıklamada aracın Özulaş’a kayıtlı olduğu özellikle vurgulandı. Elbette kamuoyunu bilgilendirme amacıyla yapılan bu açıklama tarafımızdan da dikkatle takip edilmiştir. Ancak bu vurgunun, kamuoyunda sanki olayın sorumluluğu tek taraflıymış gibi bir algı yaratma ihtimali, bizim açımızdan tuhaf ve üzücü bulunmuştur.
Zira ilgili araç, İETT’nin belirlediği hatlarda, İETT renkleri ve logosuyla, İETT sistemine entegre biçimde çalışmaktadır. Bu noktada mesele mülkiyet değil, kamusal sorumluluktur. Ve bu sorumluluk, kamu ve özel sektörün birlikte yürüttüğü bir hizmetin ortak paydasında yer almaktadır.
Özulaş Toplu Taşıma A.Ş. olarak bizler, sektöre her zaman kurumsal bir bütünlük anlayışıyla yaklaşmış bir yapıyız. Krizleri büyütmek değil, çözüm üretmek; suçu değil, sorumluluğu paylaşmak gerektiğine inanıyoruz.
Bugün özel halk otobüsleri, her dönemde olduğu gibi bu dönemde de büyük bir sorumluluk bilinciyle hareket etmekte ve sisteme maddi-manevi katkı sağlamaktadır. Zaman zaman “sistem kazanmıyor” diyenler oluyor. Oysa sistemin kontrolü, yani ücret toplama altyapısı, tarife belirleme ve güzergâh planlaması tamamen kamu otoritesi tarafından yürütülmektedir.
Biz özel işletmeciler, bu sistemin içinde verilen kurallar çerçevesinde aracımıza binen herkesi taşımakla yükümlüyüz. Kısacası özel halk otobüsleri, sadece kendi maliyetlerini karşılamakla kalmıyor; aynı zamanda İETT’nin kamu hizmetini sürdürebilmesine de fiilen destek sağlıyor.
Elbette özel işletmecilerin de hataları, eksikleri, kusurları vardır. Hiçbir yapı dört dörtlük değildir. Ancak önemli olan, bu eksikleri birlikte tespit edip iyileştirme iradesini gösterebilmektir. Çünkü bu sistemin başarısı, ancak birlikte hareket edersek mümkündür.
İşletmeciler, altı yıldır süren alacaklarını alamamanın, artan maliyetler karşısında gelirlerinin erimesinin sıkıntısını yaşıyor. Yine de her sabah direksiyon başına geçip bu şehrin nabzını tutan, milyonlarca insanı güvenle taşıyan yine bu emekçilerdir.
Ve bugün özel işletmeciler haklı olarak şunu söylüyor: “Adına hizmet ettiğimiz kurumla artık aynı masada, aynı işi yapan paydaşlar olarak her şartta eşit olmak istiyoruz. Çalışan şoför personelin maaşının aynı olmasını istiyoruz. Tamir, bakım, amortisman, yedek parça ve diğer işletme süreçlerinde ödenen bedellerin eşitlenmesini istiyoruz. Çünkü maliyetlerimiz eşit değilse, rekabet değil, adaletsizlik doğar.”
Bugün özel halk otobüsleri hiçbir şekilde eşit maliyet koşullarına sahip değildir. İETT’nin resmi araçları için ödenen şoför maaşları, tamir ve bakım giderleri, yedek parça bedelleri, amortisman ve akaryakıt masrafları kamu güvencesi altındayken; aynı işi yapan özel işletmeciler bu yükleri tamamen kendi öz sermayeleriyle taşımaktadır. Bu fark yalnızca bir mali tablo meselesi değil, sistemin sürdürülebilirliği açısından yapısal bir adaletsizliktir. Bu nedenle artık toplu taşıma alanında “siz” ve “biz” penceresinden bakma zamanı çoktan geçmiştir. Kamu otoritesi ve özel işletmeciler, aynı hizmetin iki kanadıdır; biri olmadan diğeri uçamaz.
Toplu taşıma bir bütündür. Bu bütünü güçlendirmenin yolu, suçu paylaşmak değil; emeği, maliyeti ve sorumluluğu adil biçimde paylaşmaktan geçer. Bugün yapılması gereken, karşılıklı anlayış, empati ve ortak irade temelinde çözüm yolları geliştirmektir. Çünkü bu şehir, toplu taşımada sadece insanları değil; adaleti, emeği ve dayanışmayı da taşımayı hak ediyor.



































Facebook Yorum
Yorum Yazın