© Halk Ulaşım 2021

ŞEHİRLERİ CANLANDIRAN TOPLU TAŞIMADIR

Gelecek nesillerimizi okullara, çalışanlarımızı iş yerlerine, sevenleri sevdiklerine, küçükleri büyüklerine taşıyan bizleriz. Halk Otobüs esnafı şehirlere can veren yegane emekçilerdi.

İstanbul Bağcılar’da oturan bir elektronik mühendisi düşünün orada iş bulabilme şansı var mıdır? Mesleğine uygun iş yerlerinin birçoğu Maslak, Levent belki de Ataşehir’dedir. Evi oralara taşısa maaşı yetmez kiraya, evine yakın iş arasa işsiz kalır yıllarca… Bu verdiğim sadece bir örnekti. İstanbul’da ve birçok başka şehirde de durum aynı. Birçok insanımız evinden çok uzakta işe, okula, hastaneye veya tanıdıklara ve büyüklerine ziyarete gitmek durumda. Yani İstanbul’a güneş doğunca değil otobüsler yola çıkınca hayat başlıyor aslında.

Seçim Öncesinden Umutluyduk

2015 yılında şirket seçimimizden sonra üst üste iki genel seçim yaşadık. Her iki seçim öncesinde de esnafımız için faydalı şeyler alabilme uğruna çalıştık. Fakat umduğumuz derecede ümitlerimiz gerçekleşti diyemeyiz. Özellikle ücretsizlerle ilgili esnafımızda büyük beklenti vardı. Hakları olan desteği devletten bekliyordu. Seçim öncesinde yapılan tüm görüşmelerde yolcu başı ücret talebimiz olduğunu her fırsatta dile getirdik. Lakin seçim öncesi esnafımıza 600 TL gibi bir rakam önerdiler. O dönemde yapılan itirazlar neticesinde bu geri çekildi. Lakin bugün verilen rakam ise 1000 TL olmuştur.

Dünyanın tüm gelişmiş ülkelerinde desteklenen devlet tarafından sübvanse edilen toplu taşımacılık ülkemizde maalesef hak ettiği değeri görmüyor. Ülkemizde bu sektöre verilen değer biraz lafta kalıyor. Tüm dünyada belediyeler ve hükümetler için toplu taşımacılık öncelikli hizmet kollarından. Büyükşehirlerde toplu taşıma zorunluluk haline gelmiş durumda.

Her bir toplu taşım aracı trafiğe yüzlerce arabanın çıkışını engelliyor. Hem çevreye salınan gazlar açısından hem trafiği rahatlatıcı unsur olması açısından hem de enerji konusunda dışa bağımlılık anlamında toplu taşıma önemli bir hizmettir. Bu sebeplerden dolayı dahi özel sektör bu alanda desteklenmelidir. Avrupa bu alanda özel sektörü açıktan sübvanse ediyor. Yaptığı ihalelerde de taşıyıcıyı destekleyici önlemler alıyor. Özel sektör de devletten gördüğü destekle çalışıyor ve hizmet vererek para kazanıyor. Ülkemizde ise bu iş kolunda çalışanlara devletin ve vatandaşın elindekini almaya çalışan rantiye grubu gibi bakılıyor.

4 Yılda Filonun %70’i Yenilendi

Tabi ki bizler de insanız. Hatalarımız vardır. Fakat hiçbir hatamız giderilmeyecek büyüklükte de değildir. 2005 yılında kanun haline gelen engelli yasası çıkarıyor devlet. 2011 yılına kadar hem devlet hem de üretici uyuyor. Özel sektör de uyuyor. Napalım ki uyumaktan başka. 2011 yılına kadar alçak tabanlı araç bile üretilmemiş. Alçak tabanlı araç üretimi başlaması ile sektörümüz sadece 4 yılda filosunun %70’ini engelli erişimine uygun hale getirmiş. Bu kadar iyi niyetli bir çaba içerisinde olan özel sektör maalesef görülmüyor, bilinmiyor ve üstüne yüklenildikçe yükleniliyor.

Bu geçiş döneminde devletin esnafa önemli bir desteği maalesef olmadı. Sadece İETT yeni araç alımını desteklemek amacı ile 0-5 yaş olan rüsum muafiyetini 0-8 yaşa çıkardı. Esnafımız için yine de iyi bir destek oldu. Araç değişimini teşvik etme amacıyla güzel bir destekti.

Sadece Adımız Benziyor

Sektörümüzün en büyük eksiği Kentiçi Toplu Taşıma Yasası’dır. Türkiye’nin hemen her ilinde halk otobüsü çalışmakta. Fakat tanım olarak hepsine halk otobüsü desek de aslında birbirleri ile pek de aynı oldukları söylenemez. Bizler İstanbul’da halk otobüsü işletiyoruz. Tekirdağ’da, Erzurum’da, Edirne’de de esnaflar halk otobüsü işletiyor. Ama bakıyorsunuz hiçbiri birbirine benzemiyor. Sahada ki uygulamalar hepsinde farklı. Her bir yerleşim yeri kendi belediyesinin hazırladığı yönerge, genelge veya kararla çalıştırılıyor. Mesela övünerek izlediğimiz Edirne ve Tekirdağ örnekleri var. Belediyenin ulaşım dairesi halk otobüsü birliği ile çalışacağı alanı belirlemiş ve oradaki çalışma hakkını tahsis etmiş. Garaj tahsis etmiş, elektronik ücret sistemini halk otobüsçüsüne kurdurmuş, rengini kendi seçmiş ve hatta tarifeye bile beraber karar vermişler. Belediye ise verilen hizmeti denetliyor.

Hizmet bedelleri bile farklı. İstanbul’da rüsum alınırken diğerlerinde komisyon, bilet bedeli, hizmet bedeli gibi farklı adlar ile belediye ödemeleri yapılıyor. Her ilde şoför olma yetkinliği dahi farklı. Kimi iller para toplarken kimi iller elektronik kartla çalışıyor.

Şuanda bu yapı ile halk otobüs esnafı belediyelerin, siyasilerin ve bürokratların iki dudağı arasında kaderi tayin ediliyor. Bizler gücümüzü kanundan almalıyız. Halk otobüsü hangi şartlar altında çalışması gerektiği tümlerde aynı kanunla belirlenmelidir. Hangi şartlarda çalışmamız gerektiği, hangi hizmetlerden sorumlu olduğumuz, hangi aralıklarla ücretlerin belirlenmesi gerektiği kanunla belirlenmelidir.

Kentiçi Toplu Taşım Yasası olması halinde halk otobüs esnafı keyfilikten kurtulacaktır. Şuanda ise halk otobüsleri hemen her ilde pamuk ipliği ile belediyeye ve bürokratlara bağlı. Mesela İstanbul esnafı 22 aydır zam alamamakta. Her seferinde seçime takılıyoruz. Şimdi de zam yapılacağı zaman düşük yüzdeler teklif ediliyor. Oysaki biz uzunca zamandır zam almamışız. Bu unutuluyor.

İlerleyen zamanlarda bu konuda bir çalıştan düzenlemeyi planlıyoruz. Daha önceden yapmak istedik fakat finansal sebeplerden dolayı öteledik. İleriki bir tarihte geniş katılımlı ve sonuca odaklı bir çalıştay düşünüyoruz.

Şirkete Yönetici Olmak Belediyeye Başkan Olmak Değil

Esnaf bizleri yönetime getirerek tüm sorunların çözüleceği makama getirdiklerini düşünüyor olabilirler. Ama aslı öyle değil. Karşımızda büyük sorunlar, bürokrasi ve siyasi mücadeleler var. Ummadığımız anlarda önümüze konulan büyük sorunlar olabiliyor. Şirkete yönetici seçmekle belediyeye başkan olamıyoruz. Bizim yapacaklarımız da kısıtlıdır. Amacımız ve tüm mücadelemiz esnafımızın sıkıntılarına çözümler ve çareler bulmak. Esnafın tekerine konulan takozları önünden kaldırabilir miyiz ona bakarız.

İstanbul Halk Ulaşım olarak esnaflarımızın yakıt alımında iyi ıskontolar alması için uğraşıyoruz. Şuanda 5 farklı akaryakıt firması ile çalışıyoruz. Esnaflarımız Shell, BP, Petrol Ofisi, Total ve Aytemiz firmalarından indirimli yakıt alabiliyor. Şuanda 454 esnafımızdan 256 tanesi bu sisteme dahil oldu. Yakıtını otomasyon sistemi ile alan esnafımız asla ödeme, fatura gibi konularda akaryakıt firmaları ile muhatap olmuyor. Aldığı yakıt miktarınca ödemeyi şirketimiz tarafından yapıyoruz ve hak edişlerinde düşüyoruz. Faturalandırmaları da yine şirketimiz üzerinden yapıyoruz. Şuan da %5 ile %7 arasında indirimler esnafımıza uygulanıyor. Bu indirim esnafımıza hem vadeli ödeme imkanı sağlarken hem de aylık ortalama 900 TL kadar kazanç sağlamaktadır.  

Anadolu illerinde %10 ve hatta daha da fazla indirim alan şirketler mevcut. Fakat İstanbul’da maalesef bu mümkün görünmüyor. Çünkü bu indirimler ancak bayilerin aradan kaldırılması ile mümkün. Akaryakıtta ki toplam kar zaten %11’ler seviyesinde. Yüksek indirimler için Anadolu’da ki şirketler şehrin biraz dışında arazi alıp istasyon yetkisi ile bu indirimlere kavuşabiliyorlar. Lakin İstanbul’da böyle bir arazi değil almak kiralamak bile imkansız.

Esnaflarımız Duraklarda Mağdur

Teknoloji geliştikçe hareket amirleri kaldırıldı ve merkezden yönetim başladı. Sahada ki amirlerin kaldırılması ile son duraklarda ki lavabo ve çay ocakları da kapandı. Saha da şuan esnaflarımız büyük sıkıntılar çekmekteler. Bu konu ile ilgili İETT’ye gerekli başvuruyu yaptık. Bizlere bu sorun ile ilgili çalıştıklarını söylediler. Bir müddet önce de insani ihtiyaçları giderecek tesis olmayan durakların listesini istediler. Hazırlayıp kendilerine sunduk. Fakat şuana kadar somut bir değişiklik olmadı.

Bizlerin bu konuda bir yetkisi yok. Gidip o duraklara seyyar tuvalet veya çay ocağı açma hakkı verilmiyor. İlgili belediyeler bu konuda izin vermezler. Bunu yapabilecek tek birim İETT’dir.

İlginizi Çekebilir

TÜM HABERLER